Makaleler

Güncel Makaleler

Eser Sözleşmesinde Eksik İfa – Ayıplı İfa Ayrımı

T.C. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi2016/1874 E.,  2017/1749 K.

 

1.    OLAYIN ÖZETİ

a)    Genel Olarak;

 

Dava; eser sözleşmesi kaynaklı olarak dava tarihine göre yürürlükte bulanan mülga 818 sayılı borçlar kanununun (TBK 6098 sayılı kanun) eser sözleşmesi ismini taşıyan 355 vd. (yeni borçlar kanunundaki karşılığı 470 ve 486 arasındaki maddelerdir) maddeleri uyarınca açılmıştır.

Asıl davanın konusu 300 başlık sağmal inek ahırı, kaba yem deposu, gübre çukuru ve sağımhane yapım işine dayalı olarak eser sözleşmesi kaynaklı, işin eksik ifa ve ayıplı ifa edilmesi neticesinde uğranılan zararın tazmin edilmesine yönelik açılmıştır.

Birleşen karşı dava ise; yukarıda zikredilen sözleşme kapsamında ifa sırasında sözleşmenin kapsamının dışında ilave yapılan işlerin iddia odur ki karşılığında alınması gerekli bedelin alınamaması hasebi ile açılmıştır.

 

b) Yerel Mahkeme;

 

Asıl Dava:

Davacı: Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin eksik ve ayıplı ifası nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek 328.201,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı:Davalı işin projesine uygun olarak tamamlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

 

Birleşen dava:

Davacı (asıl dava davalısı): Taraflar arasındaki eser sözleşmesinin ifası sırasında sözleşme kapsamında olmayan ilave işler yapıldığı halde bedelinin ödenmediğinin belirtilerek 24.500,00 TL alacağın alacağının tahsilini istemiştir.

 

Davacı (asıl dava davacısı):Birleşen dosya davalısı ise birleşen davanın reddini savunmuş.

 

c) Yargıtay;

 

Yerel mahkeme hükmü davalı-birleşen dosya davacısı vekili tarafından süresi içindetemyiz edilmiştir.

 

Eser Sözleşmesinde Eksik İfa Ve Ayıplı İfa Kavramları Arasındaki Ayrım

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı-birleşen dosya davacısı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

 

2-Davalı-birleşen dosya davacısı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Asıl davada; davacı, taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin eksik ve ayıplı ifası nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek 328.201,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiş, davalı işin projesine uygun olarak tamamlandığını belirterek davanın reddini savunmuş, birleşen davada davacı, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin ifası sırasında sözleşme kapsamında olmayan ilave işler yapıldığı halde bedelinin ödenmediğini belirterek 24.500,00 TL alacağın tahsilini istemiş, birleşen dosya davalısı ise birleşen davanın reddini savunmuş, asıl davanın kısmen kabulüne 226.196,61 TL alacağın tahsiline, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm davalı-birleşen dosya davacısı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (266/1). Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (281/1). Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (281/2). Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir (281/3). Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK 282/1).

Yukarıda yapılan(bahsedilen açıklamalar aşağıda çözümü gereken hukuki problemde ayrıntılı olarak değinilmiştir) açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; asıl dava yönünden mahkemece hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporları eksik iş, açık ayıp, gizli ayıp kavramlarının anlamına uygun olarak düzenlenmemiş olduğu halde, mahkemece de bu kapsamda tam bir değerlendirme yapılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Bu durumda davacının talepleri yönünden yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulu atanmak suretiyle sözleşme konusu işte; eksik iş, açık ayıp ve gizli ayıp bulunup bulunmadığına dair rapor alınıp, niteliklerine uygun biçimde deliller de değerlendirilmek suretiyle sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yetersiz rapor ve ek rapor esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır.

3-Sözleşme ilişkisi bulunduğu ispatlanmış ise yapılan veya yapılmayan işlerin ne olduğu, fazla yapılan iş olup olmadığı; konusu hukuki işlem niteliğinde olmadığından, bu nedenle senetle ispat kuralına tâbi bulunmadığından tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Kural olarak sözleşmenin ifa sürecinde gerçekleşen imalâtın yüklenici tarafından yapıldığı kabul edilir. Dairemizin uygulamaları ve Yargıtay İçtihatlarında sözleşme dışı iş yapılmış ve bunun iş sahibinin yararına olması durumunda sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 410 ve devamı maddelerine göre vekâletsiz iş görme hükümleri uyarınca işin yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenecek bedelinin istenebileceği kabul edilmektedir.

Somut olayda taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunda uyuşmazlık bulunmadığından, sözleşme kapsamı dışında kalan ilave işlerle ilgili olarak vekâletsiz işgörme hükümlerine göre iş sahibinin yararına olan imalatların yapıldığı tarihteki piyasa fiyatlarıyla hesaplanarak belirlenecek alacağa hükmedilmesi gerektiği halde, akdi ilişkinin ispatlanmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Belirtilen nedenlerle hükmün davalı-birleşen dosya davacısı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bent uyarınca diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 24.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

2. Çözümü Gereken Hukuki Mesele.

 

Bu noktada değinilmesi gereken en önemli hukuki mesele eser sözleşmesinde eksik ifa ve ayıplı ifanın ayrımı. Çok önemli olan bu husus pratik olayımızın temelini oluşturmaktadır. Nitekim olayın ehemmiyetine binaen Yargıtay Üyelerinde demuhalefet şerhi görülmektedir. Özetle eksik ifa ve ayıplı ifa kavramlarının ayırt edilmesi bağlı oldukları hukuki rejimler bakımından çok önemlidir. Muhalefet şerhini atıf olarak verdiğimiz makalemizde çok önemli bir noktaya değindiği için kısaca değinmek gerekirse; muhalefet şerhi sahibi bu tip vakıalarda eser sözleşmesinde ayıp kavramını irdelerken belirlenmesi gerekli ilk husus olarak eksik ifa ve ayıplı ifa kavramlarının birbirinden ayırt edilmesi ve hükmü kuracak mahkemenin bu ayrımı dikkate alarak hükmünü kurmasını gerektiğini dile getirmiştir. Devamında bu hususun kanunda düzenlenmediğini ve bu iki kavram arasındaki kıstasların belirlenmesi, sınırlarının çizilmesini yargı içtihatları ve doktrinin önemine değinmiştir.[1] Nitekim muhalefet edilen hususunönemini ise şöyle izah edilmektedir; Somut olayın bu iki kavramdan hangisinin içinde tezahür ettiği tespit edilmeden hüküm kurulması yoluna gidilirse hak kayıplarının olacağını, kanunların asıl amacından yine kanun yoluyla sapacağı açıktır. Çünkü bu iki kavramın tabi oldukları usuller ve esaslar çok farklıdır. O yüzden ilk olarak bu iki kavramın tespit edilmesi gerekir.  Bu noktadan sonraki açıklamalar önceki borçlar kanunu esas alınmıştır. (sözleşmenin kurulduğu tarih eski kanunun yürürlükte olduğu kanun olduğu için) Bizde eski kanunla beraberyeni Borçlar Kanunu’nda karşılık gelen maddeleri de vereceğiz. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 818 sayılı BK’ nın 359-363(6098 sayılı TBK m.470-486 maddeleri arasında eser sözleşmesi düzenlenmiş olup ) maddeleri arasında düzenlenmiştir. 818 sayılı BK’nın 360. maddesi ayıbı, kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp, imal edilen bir eserde veya malda, sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin beklediği amaca ve dürüstlük kurallarına göre bulunması gereken vasıfların bulunmaması, bulunmaması gereken vasıfların ise bulunmasıdır. Şayet, imal edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 360. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir (TBK m.475). Bu hakkın kullanması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada da bu hususu def’i olarak ileri sürebilir. 360. Maddeye (TBK m.475) göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Diğer taraftan ayıbın varlığını ihbar şekil koşuluna bağlı olmayıp tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir.

Eser sözleşmesinin eksik veya ayıplı ifa edilip edilmediği, eksik iş ve ayıplardan dolayı talep haklarının ne olduğu ve hangi koşullarla istenebileceği yönünden, sözü edilen eksik ve kusurların eksik iş, açık ayıp ve gizli ayıp olup olmadığının saptanması gerekir. Eksik iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (noksan bırakılan) işleri ifade eder. Eksik işlerin bedeli, teslim tarihine bu işlerin ikmâl edilebileceği sürenin ilavesiyle bulunan tarihteki rayiç bedellerle talep edilebilir. Eksik işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek bulunmamaktadır. Eksik işler yönünden BK’nın 359 ve 362. maddesindeki hükümler uygulanmaz. Açık ayıp, eserde dikkatli bir inceleme sonunda görülebilen ve anlaşılabilen bozuklukları, gizli ayıp ise dikkatli bir inceleme ile ortaya çıkmayan ve sonradan kullanılmakla ortaya çıkan ayıpları ifade eder. Yüklenicinin açık ayıplar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için teslimden itibaren makul sürede (işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir zaman süreci içinde) eserin muayenesini yaptırıp varsa ayıplarını ihbar etmesi gerekir (BK.md.359) (TBK m.474). Aksi halde yüklenici ihtirâzi kayıtsız eseri kabul etmiş sayılacağından ayıba bağlı hakları yitirir (BK.md.362) (TBK m.477). Sonradan ortaya çıkan gizli ayıpların da ayıba vakıf olunur olunmaz derhal bildirilmesi gerekir. Aksi halde iş sahibi eseri olduğugibi kabul etmiş sayılır ve ayıba bağlı hakları düşer (BK.md.362) (TBK m.477). Sözleşmede garanti (teminat) süresi kararlaştırılmışsa ayıp ihbarı bu süre içinde de yapılabilir. Süresinde ayıp ihbarı yapılmışsa, açık ayıplı imalatın bedeli eserin teslim edildiği ve ayıp ihbarının yapıldığı, gizli ayıplı imalatın bedeli de gizli ayıbın ortaya çıktığının anlaşıldığı tarihteki rayiçlerle istenebilir. Şayet sözleşmede özel düzenlemeler varsa öncelikle sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir.

Yukarıda da zikrettiğimiz üzere ilk olarak olayda eksik ifamı yoksa ayıplı ifamı olduğunun tespiti kurulacak olan hüküm için çok mühimdir.

3. Görüşlerimiz

 

Yüksek mahkeme kararında eksik ifa ve ayıplı ifanın tanımlarını yapmış ise de uygulamada,

yol gösterici nitelikte bir sınır çizilmemiştir.

 

Ancak çok önemli olan bu husus görülmüş ve bu iki kavramdan somut olay hangisinin

kapsamına giriyorsa ilk olarak onun tespitinin verilecek olan hüküm açısından önemi gayet net

olarak belirtilmiştir.

 

Nitekim incelememizde Yargıtay’ın 13. hukuk dairesi 2015/27347 Esas, 2015/35420  karar

03.12.2015 tarihli vermiş olduğu kararındaki muhalefet şerhi bu noktada çokdikkat çekicidir.

 

Ayrıca incelememizin teşkilini oluşturan eksik ifa ve ayıplı ifa uygulamada çokça karıştırılan

ve önemi çok büyük olan bir konudur şöyle ki.

 

Eğer uyuşmazlığa konu olay ayıplı ifa ise açık ayıp ve gizli ayıp mevzuları bahse konu olacak

ve muayene ile ihbar yükümlülükleri gündeme gelecek olup verilecek olan hüküm bu minvalde

şekillenecektir. Ancak eksik ifa kavramı söz konusu ise olay tamamen değişecek, muayene,

ihbar ve zaman aşımı mevzusu tamamen farklı bir tezahüre bürünecek olup genel hükümlere

tabi olacaktır.

 

Olayın ehemmiyetine binaen eksik ifa ve ayıplı ifayı bizde burada tanımlarını tekrardan

vermeyi uygun görüyoruz şöyle ki:

 

Eksik ifa: sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (noksan bırakılan) işleri ifade eder. Eksik işlerin bedeli, teslim tarihine bu işlerin ikmâl edilebileceği sürenin ilavesiyle bulunan tarihteki rayiç bedellerle talep edilebilir. Eksik işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek bulunmamaktadır.[2]

 

Ayıplı ifa: Ayıplı iş ise, eksik işten farklı olup, esasen yapılan işteki vasıf noksanlığıdır. Ayıba karşı tekeffül borcu konutun fiilen ve tamamen tesliminin gerçekleşmesi ile doğar. Diğer bir anlatımla ifanın hiç yerine getirilmemesi halinde eksik ifadan söz edilir. Bir şeyin teslimini konu alan borçlarda teslimin eksik yapılması yapma borçlarında yapılması gereken şeyin tam olarak yapılmaması eksik ifadır. Bu hususta şu ölçütten yararlanmak gerekir: “Eksikliğin giderilmesi diğer kısımlara dokunmadan, zarar vermeden mümkünse eksiklikten, fakat eksikliğin giderilmesi diğer kısımlara müdahaleyi onlara zarar vermeyi gerektiriyorsa ayıptan bahsedilmesi gerekir. Yazara göre bir duvarın boyanmamış olması kural olarak borcun ifa edilmemesine veya eksik ifaya ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiren bir eksikliktir. Buna karşılık aynı duvarın önce astar boya ile boyanması gerektiği halde bu boya yapılmadan normal boya ile boyanmışsa artık ayıptan söz edilmelidir.[3]

 

 

Av. Fatih Baydemir – Alpaslan Özçelik

[1]Yargıtayın bahsettiğimiz kararı muhalefet şerhi çok önemlidir. Yargıtay 13. hukuk dairesi  2015/27347 Esas, 2015/35420  karar 03.12.2015 tarihli kararı. ‘‘……… Muhalefet Şerhi

Uyuşmazlık; satın alınan dairede ve sitenin ortak alanlarında tespit edilen eksikliklere, 4077 sayılı Yasadaki ayıba karşı tekeffül hükümleri mi? yoksa eksik işe ilişkin Borçlar Kanunu genel hükümlerinin mi uygulanacağı konusundadır.
Eksik iş ve ayıplı iş ayrımının sınırları yasalarımızda açıkça belirlenmediğinden bu boşluk Yargıtay içtihatları ile doldurulmaktadır. Bu ayrımın hukuki sonuçları önemli olup birbirinden farklıdır. Çünkü özel hüküm yerine genel hükme başvurmak muayene ve ihbar süresi geçirilmişse önem arz edecektir. Nitekim ayıplı iş için mutlaka ihbar gerekirken eksik ifa da ihbara gerek kalmadan dava açılabilir. Bazı durumlarda eksik ifa ile ayıplı ifanın ayrımında güçlük yaşanmaktadır. İşte burada bitmemiş yani tamamlanmamış ifa ile ayıplı ifa ayırımını iyi yapmak gerekir. Bu husus doktrinde de tartışmalıdır; ifa etmeme çok kapsamlı bir kavram olup teknik ve gerçek anlamda “gereği gibi ifa etmemeyi” karşılamamaktadır. Borçlanılan edimin niteliklerine uymaması halinde gereği gibi ifa etmeme, kötü ifa veya ayıplı ifa demek mümkündür. (… Borçlar Hukuku, Beta Y., sh 1004) …’a göre ise borçların ifa edilmemesi, borçların hiç ifa edilmemiş olmasının yanında borçların gereği gibi ifa edilmemiş olmasını da kapsamaktadır. Uygulamaya gelince; tüketici hukuku yönünden de öncelikle ayıplı ifa-eksik iş (ifa) ayrımı yapılmalı, eksik ifa halinde … nun 30. maddesi delaletiyle TBK.m.112vd. (EBK.96) hükümleri uygulanmalıdır. Bu arada belirtilmelidir ki, eksik iş kavramı esasen istisna akdine ait bir terim olmakla birlikte bunun satım akdindeki karşılığı “eksik ifa”dır. Yargıtay uygulamasında eksik iş, sözleşme konusu işin bir kısmının ya da tamamının hiç yapılmamasıdır; yani yapılmayan iştir. Yapılmayan bir işin teslimi söz konusu olmaz. Ayıplı iş ise, eksik işten farklı olup, esasen yapılan işteki vasıf noksanlığıdır. Ayıba karşı tekeffül borcu konutun fiilen ve tamamen tesliminin gerçekleşmesi ile doğar. Diğer bir anlatımla ifanın hiç yerine getirilmemesi halinde eksik ifadan söz edilir. Bir şeyin teslimini konu alan borçlarda teslimin eksik yapılması yapma borçlarında yapılması gereken şeyin tam olarak yapılmaması eksik ifadır. Bu hususta şu ölçütten yararlanmak gerekir: “Eksikliğin giderilmesi diğer kısımlara dokunmadan, zarar vermeden mümkünse eksiklikten, fakat eksikliğin giderilmesi diğer kısımlara müdahaleyi onlara zarar vermeyi gerektiriyorsa ayıptan bahsedilmesi gerekir. Yazara göre bir duvarın boyanmamış olması kural olarak borcun ifa edilmemesine veya eksik ifaya ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiren bir eksikliktir. Buna karşılık aynı duvarın önce astar boya ile boyanması gerektiği halde bu boya yapılmadan normal boya ile boyanmışsa artık ayıptan sözedilmelidir.” …2011, s.576, no:1449, nakleden …, 2014/28049 esas sayılı dosyamızdaki hukuki mütalaasından) Örneğin asansörün motorunun takılmaması eksik iş, motorunun bir parçasının takılmaması nedeniyle çalışmayan asansör ayıplı sayılır. Yine bir konutun kararlaştırıldığı halde mutfak dolaplarının takılmaması eksik ifa, bu dolabın mdf yerine kavaktan yapılması ayıplı ifadır. Dolayısıyla ayıplı ifadan söz edebilmek için eserin tamamlanarak teslim edilmesi gerekir. Eksik ifanın tespiti halinde eksikliğin değeri bulunarak tazminata karar verilmelidir. Ortak alanlardaki eksiklikte ise nispi yönteme göre bulunacak bedele hükmedilir. Taraflar arasındaki işlemin bir tüketici işlemi olması sebebiyle tüketici lehine yorum yapma ilkesinin kabulü gerekir. HGK’nın 20.02.2013 tarih ve 2…ayılı kararı da bu yöndedir.
Somut olayda mahkemece eksik ifa olarak nitelendirilen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılmadığı belirtilen kartonpiyer, elektrik, telefon ve anten prizinin konulmaması, sitenin çevre duvarları ile açık – kapalı kafeterya yapılmamasının daire içi ve site ortak alandaki eksik ifa olarak kabulü gerekir. Mahkemece eksik ifa kabul edilen kısım yönünden ilk derecesi mahkemesi kararının onanması gerekirken çoğunluğun bu eksiklikleri açık ayıp olarak kabul eden 3. nolu bozmadaki görüşüne katılmıyorum.’’

[2]Borçlanılan edimin niteliklerine uymaması halinde gereği gibi ifa etmeme, kötü ifa veya ayıplı ifa demek mümkündür. (… Borçlar Hukuku, Beta Y., sh 1004) …’a göre ise borçların ifa edilmemesi, borçların hiç ifa edilmemiş olmasının yanında borçların gereği gibi ifa edilmemiş olmasını da kapsamaktadır. Uygulamaya gelince; tüketici hukuku yönünden de öncelikle ayıplı ifa-eksik iş (ifa) ayrımı yapılmalı, eksik ifa halinde … nun 30. maddesi delaletiyle TBK.m.112vd. (EBK.96) hükümleri uygulanmalıdır. Bu arada belirtilmelidir ki, eksik iş kavramı esasen istisna akdine ait bir terim olmakla birlikte bunun satım akdindeki karşılığı “eksik ifa”dır. Yargıtay uygulamasında eksik iş, sözleşme konusu işin bir kısmının ya da tamamının hiç yapılmamasıdır; yani yapılmayan iştir. Yapılmayan bir işin teslimi söz konusu olmaz. (Yargıtayın bahsettiğimiz kararı muhalefet şerhinden alıntıdır Yargıtay 13. hukuk dairesi  2015/27347 Esas, 2015/35420  karar 03.12.2015 tarihli kararı.)

 

[3](Yargıtayın bahsettiğimiz kararı muhalefet şerhinden alıntıdır Yargıtay 13. hukuk dairesi  2015/27347 Esas, 2015/35420  karar 03.12.2015 tarihli kararı.)

Leave a Reply

×

Merhaba!

Sormak istediğiniz bir konu varsa aşağıdan müsait olan avukatımızın üstüne tıklayarak iletişime geçebilirsiniz.

× Nasıl yardımcı olabiliriz?